Hafta Gazetesi Söyleşi

Duyurular
Hafta Gazetesi Söyleşi

Hikâyeleriyle çocuklara rehberlik eden, eğitim bilimci ve yazar Dr. Mürüvvet Adalı Uygun ile o çok sevdiği çocuklar ve onlara ulaşabilmek için aracı olarak gördüğü kitaplar üzerine konuştuk: “Onlarla birlikte ben de büyüyorum, çoğalıyorum.”

Aslında İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler mezunusunuz. Fakat bugün karşımızda bir yazar ve Eğitim Bilimci Dr. Mürüvvet Adalı Uygun var. Bu rota nasıl değişti, kısaca bahseder misiniz?

Oldukça başarılı bir öğrenciydim. Üniversite sınavım çok iyi geçmişti. Gönlümdeki meslek, “öğretmenlik” ti aslında. Sınav başarı puanım, yazdığım bütün öğretmenlikleri geçtiği için  o sene Türkiye de ilk defa açılan İ.Ü Basın Yayın Yüksekokul Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nü tutmuştu. Çok istekli ve dolu dolu okudum, kazandığım bölümü. 5,5 yıl da çok iyi iki firmada mesleğimi icra ettim. Ama gönül durur mu, durmadı. Gece üniversitelerinde  iki ayrı üniversitede okuyarak “sınıf öğretmeni “olmaya hak kazandım. Sonrası gönlümdeki “çalıkuşuluk”. Öğretmenlikle beraber gelen yazarlık ve çocuk sevgisi ile dolu gönlümün, psikoloji dalında yüksek lisans ve doktorayla devam etmesi.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; mesleğimde farklılık yaratan en önemli etken, Halkla İlişkiler mezunu oluşumdur. Yani İletişim kökenli oluşum. Harmanlandığım ilk yer orasıdır. İlk “iyi ki” dediğim yer…

Yanılmıyorsam ilk şiir yazarak başlıyorsunuz çocuklar için yazmaya. Ardından hikaye kitabı geliyor. Bunun özel bir nedeni var mı?

Bu bence bir akış. Yıllarca  özel defterlerime- ki servetim derim, ben defterlerime-hep cümle cümle, dize dize notlar aldım. Hep öyle aktı. Hala da öyle akar. Sonra uzun yazmak kısmı geldi. Yani hikayeleşmesi yazdıklarımın.  Şu anda kurduğum cümleler de bile bu akış hissediliyordur tahmin ediyorum.Biraz dize dize konuşuyor olabilirim.

Şiirle mi yoksa hikayelerle mi çocuklara ulaşmak daha kolay sizce? Sık sık okulları da ziyaret eden biri olarak gözlemleriniz ne?

Çocuklara gönülden ulaştınız mı hepsi çok kolay ve çoook güzel. Onlara sevgiyle ama gerçek/içten sevgiden bahsediyorum, dokunduğunuzda hiç bilmedikleri bir dilden de konuşsanız sizinle beraber akıp gidiyorlar. O kadar güzeller ki.. Benim için hiç fark etmiyor. O an hangi kitapla berabersek, kitap bir araç oluyor aramızda.

Çok standart bir sorudur, genelde yazarlara hikayelerinizde ne kadar siz varsınız diye sorulur. Bir anlamda bunu sormak istiyorum ama farklı bir yönüyle… Yanılmıyorsam ilk hikaye kitabınız ‘Ne İstiyorsun?’… Bu sorudan başlamanın özel bir nedeni var mıydı? Sizi geçmişe götüren?

“Ne istiyorsun?” sorusu; bugün hala beni hem geçmişte, hem şimdi de, hem de gelecekte tutan bir soru. Bazen cevabı çok net: …….istiyorum şeklinde. Bazen dünyanın en zor sorusu.

Çocukken çok zor yanıtlardım bu tarz soruları. Mesela, “Lambadan bir cin çıktı, dile benden ne dilersen dedi. Ne dilersin?”gibi bir soru asla bir çırpıda yanıtlayamadığım soru. Hemen somut şeyler aklıma gelmiyor bu tarz sorularda. Benim yanıtlarım genelde daha çok psikolojik ya da felesefik boyuttta oluyor. Kitabımda da onu yansıtıyorum sanırım. Kitabın başkahramanı Efes’in yolculuğu da öyle . Sanırım biraz benziyoruz.

Hikaye kitaplarınız dışında ‘Yağmurcu ile Anlatıcı’ projesi dahilinde yayımlanmış kitaplarınız da var. Biraz söz eder misiniz? Bu proje nedir, kapsamında kaç kitap yayımlandı?

Bu proje, müfredatta yer alan “meslekler” konusunda okullarda yardımcı kitap olarak yayımlandı. Konu ile ilgili biraz  daha renk katmak amaçlı .. “Mutlu Çocuklar Atölyesi” ni kuran bir grup çocuğun mesleklerle ilgili maceraları yer alıyor seride. Kitaptaki tüm kahramanlar, günümüzde yaşayan kahramanlar. Okullarda atölye düzenlendiğinde o kahramanlarla gitmek istiyoruz. Proje, aynı zamanda çizgi film projesi olarak da görüşmeleri devam eden bir proje.

Seri, şu anda dört kitaplı bir seri.

Psikoloji yüksek lisansı ve davranış bilimleri doktorası olan bir çocuk kitabı yazarı… Kitap alırken içeriği ile ilgili endişe duymamak adına bir ebeveyn için kulağa oldukça hoş geliyor doğrusu. Ama çok fazla çocuk kitabı olduğu da bir gerçek. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yayınevleri basım öncesi hassas davranıyor mu sizce? Ya da aileler kitap seçerken nelere dikkat etmeli?

Çok teşekkür ederim.

Evet, benim kitap yazarken en hassas olduğum konu, çocukların psikoloji  dünyası. Çizilen resimlerden tutun da kullanılan her kelime çok önemli. Çocukların bu konuda seçim yapması, ayırt etmesi çok zor. Bu seçicilik, biz ebeveynlere düşüyor. Ben ebeveynlerin bu konudaki hassaslığını ve seçiciliğini görebiliyorum. Çok da mutluyum. Bu seçicilik şart. Ben ve yayınevim dediğim gibi oldukça dikkat ediyoruz bu konuya.

Ebeveynler bu konuda öncelikle kullanılan dile, verilen mesajlara çok dikkat etmeli. En ufacık bir tereddütleri olduğunda o kitapla/o metinle çocuğunu buluşturmamalı. Ola ki atlandı, gözden kaçtı. Okumaya devam edemeyeceği çocuğa anlayabileceği şekilde anlatılmalı.

Şu anda sosyal medyada ve reklam amaçlı kullanılan kanallarda “çok satan”, “en iyi” adı altında imaj oluşturulan her kitap, iyi kitap olmayabiliyor. Özellikle çocuk kitapları, ebeveynlerin alırken bir çırpıda gözden geçirebilecekleri kitaplar da olduğu için seçicilik çok zor değil, diye düşünüyorum.

Hali hazırda üzerinde çalıştığınız yeni bir hikaye ya da şiir kitabı var mı?

Bitmiş, basımı beklenen üç kitabım var. Üzerinde çalıştığım kitaplar da sanırım on taneye yakın. Son zamanlarda yazdığım şiirler, yetişkin şiirleri ama onları kitaplaştırmayı şimdilik düşünmüyorum.

Hazır bir eğitim bilimciyi yakalamışken kitap dışında da birkaç noktaya değinmek isterim. Malum okullar açılıyor. Çocuklar ve ebeveynler için zorlu bir dönem başlıyor. Günümüz çocuklarının bambaşka uyaranları var. Odakları çok daha kısa. Ödev çoğu için sıkıcı ki bu da evde aile-çocuk çatışmasına da dönüyor. Ebeveynlerin bu tür durumlarda yaklaşımı nasıl olmalı?

Bu çok sık karşılaştığım bir soru. Oldukça değerli bir soru, teşekkür ederim. Bizim evde de yaşandığı için çok iyi anlıyorum bu zorluğu ,bir anne olarak.

Çağ, hız çağı. Her an her şey, kendi hızında-oldukça  da hızlı bir şekilde değişiyor. Ekrandaki hıza yetişemiyor, çocuklarımızın düşünce hızları. Sadece çocuklar için değil; biz yetişkinler için de durum böyle. Kitap okumak, ders çalışmak yavaş bir eylem. Yavaşlayamıyor çocuklarımız, ya da çok zorlanıyorlar bu konuda.

Burada çözüm onları ekrandan tamamen uzak tutmak, yasaklamak asla değil. Sadece sınırlamak ve beynin diğer bölümlerinin çalışmasına da izin vermek. Yavaşlamaya da sabretmek. Tüm bunlar bir süreç eğitimi. Biraz sıkılacaklar, biraz bıkacaklar ama her gün bu disiplin sağlanacak. Önce belki günde bir paragraf okuyacak, sonra iki paragraf, derken üç, dört .. Bir bakmışsınız iki- üç kitap sayfası olmuş. Tabi bu örnek her yaş seviyesine göre değişir ama asıl mesele ebeveynlerin çocuğunu iyi tanımasından ve sevgi dolu bir iletişim kurmasından geçiyor. Her çocuğa, her ev yaşantısına göre değişir bu sürecin püf noktaları. Ama asla olamayacak bir durum değil.

Ben özellikle bu konuda çok rehberlik ediyorum ebeveynlere. Dediğim gibi her aile yaşantısı kendi içinde çok özel ve ayrı özellikler taşıyor.

Bilgisayar, tablet ve telefon… Bunlar olmayınca her şeyden sıkılan çocuklar… Hayal kurmayı, bir şeyler üretmeyi tekrardan nasıl aşılayacağız çocuklara? Bu dengeyi nasıl kurmalı aileler, nasıl yaklaşılmalı çocuklara?

Ah, hayal kurmak!  Bu konu, galiba biz yetişkinler de sıkıntılı. Çocukların hala çok güzel hayal kurduğunu görüyorum ve bizzat şahit de oluyorum. Sadece onların şu anda kurdukları hayaller, bizim çocukluktaki hayallerimize benzemiyor. Onların hayalleri de dijital 😊 Beyinlerinin hayal kuran  tarafı hep harika. Mükemmel düşülüyorlar.

Ama “üretmek” kısmı ?..İşte o biraz sıkıntılı bence. Az önce de değindiğim gibi üşeniyorlar, sıkılıyorlar. Üretseler de kafalarında kalıyor, yani düşüncelerinde. Hayata geçirmek de çok başarılı olamıyorlar. Tabi ki pek çok istisna var ama genel durum böyle.

Aileler bu dengeyi kurmak isityorlarsa önce kendi üretkenlikleriyle örnek olacaklar. Yoksa durum, elinde telefon, çocuğuna telefonunu bırak demeye benziyor.

Örnek olurken de çocuğa göstermesi, anlatması, onu da işin içine katması gerekiyor.  Ona olanak yaratması, ortam oluşturması gerekiyor. Üzülerek söyleyebilirim ki, çocuklarımızdan beklediğimiz pek çok şeyi ,onların doğuştan getirdiğini zannediyoruz. Yapsın,çalışsın, üretsin… Doğuştan tabi ki pek çok potansiyelle doğuyorlar, hepimiz öyle .. Ama o potansiyellerin açığa çıkması için ilk basamak yer, aile.. Çok önemli.

Akademik başarı kaygısı günümüz ebeveynlerinde çocuklardan çok daha fazla. Tabii ülkenin eğitim politikasının da bunda ektisi çok. Yeteneklerini geliştirmek ya da iyi olduğu alanda desteklemek yerine çocuklarda sürekli eksikleri kapatma çabası var. Bu konuda ebeveynlere neler söylemek istersiniz?

Ne güzel söylediniz. Evet, yeteneklerinin olduğu alanda desteklemek. Bir eğitimci olarak, en önemsediğim konulardan biri de bu. Pek çok ebeveyn-çocuk ilişkisinde gözlemlediğim, çocukların sürekli eksiklerinin söylenmesi. Ebevynler bunu tabi ki kötü niyetle dile getirmiyorlar, ama çocuklar sürekli “eksiğim” duygusu yaşıyorlar bu durumda. Sürekli iyi yaptıklarını söyleyip durumu abartmaktan da bahsetmiyorum. Her şey denge.

Yine burada da iş, ailenin  çocuğunu iyi tanımasından geçiyor. Çocuğu görmek istediği gibi görmek değil, olduğu gibi görmek ve onu keşfetmek. Evet, keşif. Bu da çok kıymetli.

Çocuklar, aynamız bizim. Bize çok güzel öğreticiler. Onların gözünden bakmayı başarabilen ailelerin çocukları çok şanslı.

Sürekli olmayan/olamayanları görüp oldurmaya çalışmak, çok sıkıntılı bir süreç. Hem aileyi hem de çocuğu çok yoruyor ve tüm ilişkiyi bozuyor.

Halbuki her çocuğun, her insanın  içinde mükemmel bir hazine var. Görebilene.. Lütfen ama lütfen görelim.

Benim atladığım ama eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Öncelikle çok teşekkür ederim, bu güzel içerikli sorulara.

Çocuklar, benim kalbimin en özel yeri. Onlar için var olduğuma inanıyorum. Bildiklerimi, deneyimlerimi onlara aktarmak ve rehberlik etmek kendimce, kendi yolumca. Ben de büyümeye, çoğalmaya devam ediyorum onlarla.

Kitaplarım, o minik ama sonsuz güzellikteki kalplere erişmek için bir araç benim için. Yazıyorum, yazacağım… Onlar da sevgiyle büyüyor ve hep  de öyle büyüyecekler.

Teşekkürler.

Kaynak: Hafta

Benzer İçerikler